the whole world is our playground

the whole world is our playground
the whole world is our playground

6 Aralık 2009 Pazar

ÇAY

saat neredeyse öğleni vuracaktı. 8 dakika gerideydi yine. gözlerimi açmak zor. neredeyse büyük boy pizza boyutundaki ''O kadar aylaksın ki normal saatler snei uyandırmaya yetmiyor, ama korkma cüzzi bir miktar karşılığında seni uyandırıyoruz'' saatimi buçuğa kurdum ve duş almak için aylak aylak yürüdüm. J'nin telefonunu bekliyordum ve biraz soğuk sudan sonra, düşüncemle heyecanlanacaktım. Ayaklarım çorapların esaretinden kurtulup küvetteki soğuğu keşfederken, duşun telefon ahizesine benzeyen kısmının ismini bilmediğimi farkettim. Ardından bir film karesinde bulunmanın zorunluluğunda -iki boyutluymuşum da insanların karşısındaymışım, her an perdeler üstüme kapanacakmış gibi- ahizeye benzettiğim şeyi kulağıma tuttum.
''merhaba dünya!''
nitekim ne ben iki boyutluydum ne de her şey ''bakkalın karısıı emmanuella''daki gibi mutluya bağlanıyordu. Suyla oynamaktan sıkılıp çıktım. J 15 dakika sonra geldi. Aramadı. Bir süre bir şeyler ikram etmem için yüzüme baktı. Umudunu kesince, mutfağa doğru yürüdü. Mutfakta ilgimi çeken bir şey vardı. Hayır O değil,kaşık sesi. Kenardaki tabureye oturup biricik arkadaşıma en güzel gülümsememi fırlattım. O sa yakaladı, yuttu, şişirip ikimizi de küçük bir ısı baloncuğuna hapsetti.
sabah uyanmak için sıcak çay gibisi yoktur. ama o da en sonunda bitti ve bize sadece berbat bir kuruluk ve çayla sigaranın tadı kaldı.
J ''O gitti ama fotoğrafları hala bende.'' dedi. ''olur öyle şeyler''dedim. ''Kötü olan kalıyor, bir çay daha koysana sen.''
Kaşıklar şakıdı; benim suyum ısındı. ''E hadi kalk artık be sende.'' ''Biraz daha dur, yorucu olacak, ne zamandır yürümedim.''dedim sandalyenin döşemesini tırnağımla sıyırıken. J sıkıldı. Ağır ağır dudaklarını oynattı, ben de her zamanki gibi onu heyecanla karşıladım, köpek misali.
''Geçen gün Bleri gördüm. Kahve makinesinin başında toplanmış bir şeyler planlıyorlardı.''
''Evet Irak'ı bombalayacaklarmış, S söyledi''
''Öf be, iki dakika dinle; geçen sefer tüm planlarımızı bozmuşlardı.''
''Planımız var mı? Yok sanıyordum.''
''Plan yok, şeker var mı?''
''Evet J, sağ en üstteki rafta bulabilirsin.''
Bir nefes alıp aklımdakini söyledim. '' Ne düşündüklerini biliyorum, yani Blerin. Sin çektiği fotoğrafları yakıpbize mal edecekler. En iyisi onlardan önce davranıp biz yakalım.''
''neden ki? sana bu yüzden inanmadım. S sana söylemez''
''neden ki?''
''sevmiyor.''
''neyi?''
''seni.''
''eh hayallerim yıkılmış sayılmaz.''
''evet aman, onu da yapmasın başka neyin var...''
''saçmalama, her şeye sahibim.''
Güldü. Kaşlarımı çattım:
''sen ne zamandır bana böyle davranabiliyorsun?''
''Ha-Ha. Otoriteni mi sarstım?''
''Haha bak ona da sahibim.''
''İt.''
''çay koysana''
''kaldır kıçını artık.''

----------------------------------------------------------------------------------------------

İçi kürklü ceketimi giydiM. En az onun kadar neşeli yeşil beyaz çizgili keten ceketini giydi. Süet çizmelerimi geçirdiM. Kürklü yarım çizmelerini giydi. Şemsiye dedi; yağmurluğu seçtim. Evi kilitledik. Artık parlak Pazar sabahının altındaydık. Cebinden ezilmiş bir paket çıkardı, paketten de bir sigara. ''dönelim mi?'' diye sordu.
''hayır, bana da bir tane ver.''
''bireysel mi takılıyoruz sanki?''
''yo nereden çıkardın? Çay içtim ya.''
''Ne alaka?''
''Hani kahve tek kişiye hitap eder.''
''Ne alaka?''
''Çay için demlik lazım. Demlik yurdum usülü. Otuz tane dayıyı toplasan ağızları tatlanır şurada. Paylaşım geyikleri. Kahve daha bireysel. ha bi de poşet çay ver ki hiç sorma, o kahveye özeniyor gibi. Oysa demlik! Demlik ayrı bişey. hani şu benim evdeki eski püskü zımbırtıdan kimler çay içmiştir kimbilir. Ne dedikodular hapsetmişlerdir o çay molalarına.''
''Hah, drama yıldızı. Paylaşırsan sürekli paylaşırsın, seninki hikaye. Çayın çoğunu da içtin zaten. hem çay simgedir. Sadece paylaşımın değil, ''mutluluk içinde çalışan bir ayağı çukurda tek yumruğu devrimde işçi sınıfı''nın da simgesidir. Senin onlarla alakan yok. ''tembellik Manifestosu''na tapan birinden ne beklenirse o seninki, lafta.''
''Evet lafta çünkü söylediklerim bir şey değiştirmeyecek yani söyleyebilirim kaygısızca. Hem çay globaldir. Unutma ki işçi sınıfının simgesi dediğin o şey asillerin sofralarını değil belki ama ipek örtülü fiskoslarını süslemiştir.''
''süslemiştir tabi ama özdeşleştiremedim ben.''
''Beş çayı, sütlü çay, kraliçenin büyük göğüsleri''
''O da doğru tabi. Ama bir yanlışın var, hissediyorum.''
''Ben de.''

1 yorum: